Gördüklerim, duyduklarım, düşündüklerim…

AK Parti – Cemaat çatışması ve son polis operasyonlarına ilişkin düşündüklerim

Erdoğan Gülen

Kaynak: AlJazeera.com.tr

South Eastern Times / SES Türkiye‘den Zeynep Çermen, bir akademisyen olarak gerçekleşen son polis operasyonlarıyla ilgili görüşlerimi sordu. Haberi yakında hazır olur, haber veririm. Sayın Çermen’e verdiğim cevap şöyle oldu:

Gerçekleşen polis operasyonlarıyla ilgili sağlıklı bir yorum yapılabileceğini sanmıyorum. Ancak bu bizim, vatandaşlar olarak ilgisiz olmamızdan değil, bilgisiz olmamızdan kaynaklanıyor. Ne hükümete yakın haber kaynakları, ne de Fethullah Gülen Cemaati’ne yakın olanlar güvenilir haber veriyor. Devlet içinde bir hesaplaşma olduğu çok açık. Ancak bizim kimin haklı, kimin ise haksız olduğunu değerlendirebilecek yeterli –sağlıklı- bilgiye sahip olup olmadığımız ne yazık ki o kadar açık değil.

 

Ancak yine de, eldeki bilgilerle bir görüş oluşturmam gerekirse şunları diyebilirim. Polis teşkilatı içerisindeki Cemaat örgütlenmesi uzun yıllardan beri sol ve muhalif çevreler tarafından biliniyordu. Nitekim bu yüzden Gezi’deki sloganlardan biri de “Feto’nun polisi, sindiremez bizleri” idi. Ancak o sıralarda Bakanlar Kurulu üyesi Hüseyin Çelik’in “Cemaat devlet içinde örgütlenmiş, buna kargalar bile güler” şeklinde demeç veriyordu. Dolayısıyla AK Parti, devlet içerisindeki Cemaat varlığını bir örgütlenme olarak değil, bir işbirliği olarak görüyordu. Ve buna bağlı olarak Cemaat üyelerinin yasadışı eylemleri, dinlemeler, Ergenekon ve Balyoz davalarındaki hukuka aykırı deliller gibi bir hukuk devletinde olmaması gereken işlemleri AK Parti hükümeti tarafından görmezden gelindi ve bunları yapan devlet memurları himaye edildi. Fakat Cemaat üyelerinin, belki de kendilerini güvenceye almak için AK Parti’nin hukuka aykırı eylemlerini, yolsuzluk ve hırsızlıkları da kayıt altına aldığını -ve belki de AK Parti’siz şekilde ülkeyi yönetmek için- bunları kullandığını 17 Aralık soruşturmasıyla öğrenmiş olduk. Bu, en başta, durdurulamaz bir kuvvet haline gelen AK Parti hükümetinin önünde önemli bir denge mekanizması yaratması açısından olumlu bir gelişme olarak algılandı. Bir başka deyişle, parlamenter sistemde yasama ve yürütme güçleri arasında olması gereken ancak güçlü yürütme organları tarafından yasamanın ele geçirilmesiyle işlevsiz hale gelen denetim mekanizması, yürütme ve yargı organları içindeki Cemaat üyeleri yoluyla sağlanmaya çalışıldı. Ancak bunun sağlıklı bir durum olduğunu düşünmüyorum. Zira resmî bir statüsü olmayan, kanunla kurulmamış, hukuka ne kadar uygun olduğu tartışmalı bir dinsel cemaatin, parlamenter sistemin yasamadan beklediği denge ve denetim ihtiyacını karşılaması bir demokraside mümkün olamaz. Bu, en başından beri iddia ettiğimiz üzere Anayasa’ya ve demokrasiye aykırı bir örgütlenmedir ve elbette yok edilmesi gerekir. Ancak bunu yapacak olan da hukukdışılıklara yıllarca göz yummuş ancak kendi hırsızlık ve yolsuzluğu ortaya çıkınca hukuku ve Anayasa’yı hatırlamış bir hükümet olamaz. Bu anlamda AK Parti hükümeti, hem hukukdışı bir örgütlenmeyi devlet kadrolarına yerleştirdiği için, hem de ortaya çıkan yolsuzlukları ve hırsızlıkları için iki defa hesap vermelidir.

 

Şu anda yaşanan polis operasyonları, kanımca, AK Parti hükümetinin, yasama gibi Cemaat’in de denetim işlevini bloke etmesi ve tüm güçleri bünyesinde birleştirmesi sürecidir. Çünkü AK Parti, bir demokraside olması gerektiği üzere denetlenmekten ve sınırlanmaktan hoşlanmayan, hukuku kendi işine geldiği sürece üstün tutan bir anlayış tarafından yönetiliyor. Yürütme ve yargı organları içerisindeki denetim unsurlarını “temizleyerek” hükümet, denetlenmediği, engellenmediği ve sınırlanmadığı bir “yeni Türkiye” inşa etmek istiyor. Bunu yaparken en büyük dayanağı da karizmatik otoriter lider özelliklerinin neredeyse tümünü bünyesinde barındıran ve özellikle toplumun alt sınıflarını etkileyen popülist politikaları sonuna kadar kullanmayı çok iyi bilen Başbakan Erdoğan. AK Parti’nin amacına ulaşması halinde elbette bu rejime demokrasi dememiz mümkün olmayacak. Bu yeni rejim olsa olsa seçimli otoritaryanizm olarak adlandırılabilir. Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hep beraber göreceğiz. Ancak tabi asıl soru, bu amaç gerçekleşirse, AK Parti seçimleri kaybettiği zaman ne olacağı. İlkeler üzerinden değil de, kısa vadeli kişisel çıkarlar üzerinden ilerleyen otoriter politikaların çöküşü,  kaybedilen seçimlerin ardından çok görkemli olabiliyor. Bunun en güzel ve bize yakın örneklerinden biri, Erdoğan’ın her fırsatta eleştirdiği 1930’lar CHP’sinin otoriter rejiminin DP’nin eline geçtiği 1950 seçimleri ve sonrasıdır. Tarih, çok yakın zamanda, aktörlerin yerlerini değiştirerek tekerrür edebilir.

One comment on “AK Parti – Cemaat çatışması ve son polis operasyonlarına ilişkin düşündüklerim

  1. Geri bildirim: Son yaşanan polis gözaltıları ve tutuklamalarıyla ilgili görüşümün yer aldığı haber | Interregnum

Yorum yazmak ister misiniz?

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Bu blog'u takip etmek için mail adresinizi yazınız

Diğer 17.412 aboneye katılın

Twitter’dan

En son yayınlananlar

%d blogcu bunu beğendi: