Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız Türkiye’nin ilk nükleer santralının Sinop’ta inşa edilmesini uygun buldu. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan uzmanlar da santralın kurulacağı en uygun yeri Yalancıgerme mevkii olarak belirledi.
Türkiye halkını doğrudan ilgilendiren böyle önemli bir kararın alınması sürecinde sade vatandaşlar olarak fikrimizin hiç sorulmamasını, sivil toplum örgütlerine danışılmamasını, kamuoyunda tartışma başlatılmamasını hükümetin ‘demokratiklik’ seviyesi olarak algılıyor ve olağan karşılıyoruz. Ancak bu, nükleer santralları kabul ettiğimiz anlamına gelmiyor. Çünkü nükleer enerji hiçbir sorunun çözümü değildir, bilakis sorunun kendisidir. Bu konuda son olarak İngiltere Parlamentosu’nda kurulan bir araştırma komisyonu, Tony Blair hükümetinin nükleer politikasının ne kadar yanlış olduğunu ortaya koymuştur. Komisyonun raporuna göre (The Guardian, 14 Nisan 2006), nükleer enerji kısa vadede ortaya çıkacak enerji açığını (özellikle önümüzdeki yıllarda karşılaşılacak muhtemel gaz sıkıntısını) kapatmaya elverişli değildir.
Basit hatalar, vahim sonuçlar
Bir santralın inşası için uzun yıllar gerekmektedir. Bunun yanında nükleer santrallar güvenlik, maliyet ve verimlilik açısından çok sayıda soruya cevap verememektedir.
Santrallara düzenlenecek muhtemel bir terörist saldırının önlenmesi çok zordur. Aslında yeni bir Çernobil faciası için terörist saldırı da gerekli değildir. Basit bir hata dahi büyük ve geri dönüşsüz bir yıkım için yeterli olacaktır. Son derece tehlikeli nükleer atıkların ne şekilde taşınacağı, bu taşıma sırasında güvenliğin nasıl sağlanacağı, ne şekilde yok edileceği ve yok etme işleminin yüksek maliyetinin ne şekilde finanse edileceği de cevap bekleyen sorulardandır.
Hükümetin üzerindeki enerji açığı baskısını anlayışla karşılamak gerekir. Ancak bu açığı kapatmakla görevli hükümet, enine-boyuna incelemeden (örneğin nükleer enerji konusunda çalışan meteoroloji mühendisi Fırat Çukurçayır, Sinop bölgesindeki meteorolojik bilgilerin incelenip incelenmediğini soruyor) ve en azından çevreci sivil toplum örgütlerine danışmadan nükleere sığınmamalıdır.
Yenilenebilir kaynaklar
Yenilenebilir kaynakların enerji açığını kapatıp kapatmayacağı incelenmelidir. Türkiye’nin güneş ve rüzgâr enerjisinden yeterli şekilde yararlanmadığı bilinen bir gerçektir. Böylesi çevreci, risksiz ve yenilenebilir alternatifler varken, bunları elin tersiyle reddedip ülkenin kalbine saatli bomba yerleştirmek nükleer lobisiyle ilgili farklı soruların gündeme gelmesine yol açacaktır.
Serkan Köybaşı: Roka Doğa Derneği, kurucu üyesi ve sekreteri, Bahçeşehir Üniversitesi Anayasa Hukuku araştırma görevlisi