Hukuk öğrencilerine bugün tanıtmak istediğim film İçimdeki Deniz (Mar Adentro). Javier Bardem’in muhteşem oyunculuğuyla damgasını vurduğu ve gerçek bir öyküden uyarlanan film hukukçuların 3. kuşak haklar dediği bir kavramla ilgili: Ölme hakkı.
Ramon, genç, yakışıklı ve yağız bir delikanlıyken bir yaz günü sığ suya balıklama atlamak suretiyle boynunu kırar. Boynundan aşağısı felç olan Ramon için hiçbir tedavi imkanı yoktur. 30 yıl boyunca yatağa ve çevresindeki insanlara bağlı bir şekilde yaşayan Ramon, sonunda hayatının yaşamaya değer olmadığına karar verir ve ölmek ister. Ancak Ramon’un işi kolay değildir çünkü intihar etmek için bile başkalarına ihtiyaç duymaktadır. Ona ölümünde yardım edeceklerin cezalandırılmasını engellemek adına Ramon bir kampanya başlatır ve ötanazi (ötEnazi değil; yunanca eu [iyi, güzel] ve thanatos [ölüm] kelimelerinin birleşmesinden oluşur) hakkının İspanya’da da tanınması için bir hukuk mücadelesine başlar. Karşısında, tüm diğer hak ve özgürlük mücadelelerinde olduğu gibi, devleti ve muhafazakar – dindar kesimi bulur.
“Yatalak bir hastanın ölmek istemesi” diyerek basite indirgememek gerekir bu filmi. Film üzerinden çok derin okumalar yapılabilir. Ölüm, yaşam, hak ve devletin kendi bedenimiz üzerinde istediğimizi yapmamıza dahi karışacak kadar müdahaleci olduğuna dair son derece çarpıcı bir hikaye Ramon’un hikayesi. Pek tabii “devlet nedir?” üzerine düşünme vesilesi olabilir. Bir diğer açıdan, kapitalizmin en değerli çocuğu “birey”in, hak talepleri seviyesinde, devletin vatandaşları üzerindeki tahakkümüne karşı direnişin geldiği noktanın hikayesi…
Ötanazi hakkıyla daha yakından ilgilenmek isteyenler için tavsiyem, bu konuda Türkiye’de yayınlanmış en kapsamlı eserlerden biri olan Prof.Dr. Sibel İnceoğlu’nun kaleme aldığı “Ölme Hakkı“.
İşte filmin fragmanı:
Filmi ben de gözüm kapalı öneririm lakin şu cümleye takıldım ve acayip güldüğümü belirtmeden geçemedim: “Ramon, genç, yakışıklı ve yağız bir delikanlıyken bir yaz günü sığ suya balıklama atlamak suretiyle boynunu kırar.”
Aynı Bülend Özveren’in “Alexander sevimli bir genç oğlan” demesi gibi 🙂