Farklı, sert ve zihin açıcı oyunlarıyla tiyatro sanatına çok şey katan DOT, yerel seçimlerden hemen önce sahneye koyacağı Dövüş Gecesi (özgün adı: Fight Night) ile sahnede bir seçim simülasyonu yapıyor. Beş adayın seyirciler tarafından sürekli oylanacağı ve bir kişinin kazanacağı bu seçimlerde “demokrasi nedir?” sorusunun çarpıcı şekilde sorulması ve cevaplanması hedeflenmiş. Henüz görmediğim için şu anda pek ayrıntıya giremiyorum. Sınırlı bilgimi Milliyet’te çıkan şu haberden edindim.
Bilet fiyatları biraz yüksek olsa da “DOT’sa koy sepete” diyerek 19 Mart gecesine bilet aldım. Siz de almak isterseniz şuraya buyrun.
Bilet satış sayfasındaki tanıtım yazısı şu şekilde:
Modern seçim sisteminin yapısını ve tuzaklarını ortaya koyan Dövüş Gecesi, 14 Mart’ta Dot’ta başlıyor.
Yazan: Alexander Devriendt
Yöneten: Murat Daltaban
Oyuncular: Ece Dizdar, Gizem Erdem / Pınar Töre, İbrahim Selim, Mert Öner, Serkan Altunorak, Tuğrul TülekDövüş Gecesi, seyircinin oylarıyla yol alan ve yön değiştiren bir “demokratik sistem simülasyonu”.
Modern seçim sisteminin çetrefilli yapısını ve tuzaklarını keşfetmeye çalışan oyun, “neye göre oy veririz?”, “bizi belli bir adaya oy vermeye iten şey nedir?”, “seçmen ve adaylar arasındaki ilişkinin derininde ne yatar?” gibi seçim sürecine dair kritik sorulara cevap arıyor. Oyun, seçmenin “çoğunluk” ve “azınlık” fikirleriyle olan ilişkisini kurcalarken, çoğunluğun kurmaya meyilli olduğu tahakküme dair de söz söylüyor.Hanımefendiler ve beyefendiler,
Dövüş Gecesi başlıyor!
Edit: Dün gece oyunu izledim ve beğendim. DOT yine iyi bir iş çıkarmış. Çok fazla spoiler vermeden izlenimlerimi aktarayım.
Girişte elinize elektronik bir alet tutuşturuluyor. Üzerinde 1’den 5’e düğmeler var. Kendinize bir koltuk seçip oturuyorsunuz. Klasik bir sahne düzeni. Yani arkaya doğru yükselen izleyici koltukları ve karşınızda sahne. Perde kapalı halde başlıyor oyun. Bir sunucu size “oyunu” anlatıyor önce. Kendinizle ilgili bazı sorulara düğmeler aracılığıyla cevap verdikten sonra perde açılıyor ve oyun boyunca oyunuzu almaya çalışacak olan (bu arada “oyun” ile “oyunuzu” kelimeleri ne kadar da sanki birbirlerinin içinden çıkmış gibi değil mi? Dövüş Gecesi işte bunun üzerine kurulu bir oyun aslında :)) beş aday karşınızda beliriyor.
Daha fazla ayrıntı vermeyeyim, gidin görün. Sadece şunu söyleyebilirim, oyun sırasında bolca oy verip oyuncuların oyunda kalıp kalmamasını oyluyorsunuz. Dolayısıyla oyunun nasıl ve hangi oyuncularla ilerleyeceğine siz karar veriyorsunuz. Buna bağlı olarak da replikler değişiyor ve oyuncular doğaçlamaya başvurabiliyor.
Dövüş Gecesi’yle ilgili her şeyi mi beğendim? Hayır. Açık söylemek gerekirse üç yere takıldım: 1) Oyumuza talip adayları neden oyladığımız belli değil. Size hiçbir şey vaat etmiyorlar. Daha çok karakterlerini oyluyoruz. Oysa ortada bir makam ve vaatler yarışı olsaydı sanki oyunun içine daha çok girerdik ve temsilci belirlemeye yönelik seçim sistemlerinin aslında demokrasinin içini nasıl boşalttığını daha iyi görebilirdik bence. 2) İlk elenen oyuncu en az oy alan oyuncu değildi. Seyircilere öncesinde anlatılmamış olan bir koalisyonlar zinciri sonrasında en az oya sahip aday haline geliverdi ve oyundan atıldı. Sanki “biz kime oy vermiş olsaydık olalım o gidecekti” izlenimi doğdu. 3) Oyunun bir yerinde sunucu rolünü üstlenenMert bir anda kendini aday ilan edip seyirciden oy istedi ve sonrasında da en az oyu alıp oyundan atıldı. Ne olduğunu anlamamıza fırsat olmadan oyundan çıkıverdi. Eğer sunucu karakterinin oyundan çıkması gerekiyorduysa daha yaratıcı bir yöntem kullanılabilirdi.
Bunlara rağmen Dövüş Gecesi’ni seyretmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Özellikle iki oyuncunun repliklerinde derinlikler vardı: İbrahim ve Serkan. Yine spoiler vermeden, sadece, İbrahim’de faşizmin nasıl sinsi bir yılan olduğunun ve Serkan’da da sistemi yıkmak için sadece reddetmenin neden yetersiz olduğunun ve neden bir de “devirmek” gerektiğinin iyi aktarıldığını söylemekle yetineyim 🙂
Neticede güzel bir oyundu. Emeği geçen herkesin eline sağlık.
Edit’in editi: Geçen gün oyundaki sunucu karakterini canlandıran Mert’le karşılaştım. Oyun üzerine biraz muhabbet ettik. Yukarıda bahsettiğim eleştiriler üzerinden fikir alış-verişinde bulunduk. Özellikle adayların hiçbir şey vaat etmemesi üzerinde durduk. Mert’in dediğine göre oyun herhangi bir şey vaat edilmesi üzerinden gelişemezdi. Özgün senaryoda da bu böyleymiş. Amaç karakterlerin ve dış görünüşün oylanması. İlk izlenimler ve daha sonra değişen fikirler üzerinden ilerleyen bir oyun. Ve tabi finalde ortaya çıkan gerçek üzerinden… (Hayır, spoiler vermeyeceğim :))
Dedikleri bana mantıklı geldi. Benim en baştaki oylamada “e neye oy vereceğiz ki?” diye sorup ama yine de bir adaya oy vermem de zaten amaçlananın gerçekleştirilebildiğini gösteriyor.
Oyuna farklı günlerde giden arkadaşlarımdan ve Mert’ten öğrendiğim kadarıyla oyunun senaryosu cidden seyircilerin verdiği oylara göre şekilleniyor. Örneğin benim gittiğim gece koalisyonlar sonucunda ilk elenen aday olan Ece başka bir gece finale kadar kalabilmiş. Bu da her gece bambaşka bir oyun sergilenmesi anlamını taşıyor. Yani bu oyuna bir kaç kez gidilebilir -tabi bütçeniz kaldırırsa- 🙂
Bu arada Dövüş Gecesi’nin bir de tanıtım videosu olmuş. İşte o da burada: