Önce Helene şimdi de Milton. Kısa aralıklarla ABD’yi vuran ve yaşamı felç eden iki kasırgadan çıkarılacak dersler ve Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele karnesi.
(Bu yazı önce Aposto‘da yayınlanmıştır.)
Bu satırları yazdığım sırada “yüzyılın kasırgası” olarak adlandırılan Milton, ABD’nin Florida Eyaleti’ni etkilemeye başlamıştı. Meksika Körfezi’nde çok kısa bir sürede en güçlü kasırgalar için kullanılan 5. kategoriye yükselen Milton’ın, Florida’nın 3 milyon nüfuslu Tampa Bay şehrinin her anlamıyla üzerinden geçeceği öngörülüyor.
Üstelik: Bu kasırga, en az 225 kişinin ölümüne neden olan Helene Kasırgası’ndan sadece iki hafta sonra ortaya çıktı. Çünkü iklim değişikliği böyle kasırgaların sıklığını ve gücünü şimdiden iki kat artırmış durumda.
Bununla beraber: ABD’nin Batı yakasında sıcaklık rekorları kırılmakta, Avrupa’da seller can almakta, Afrika’da kuraklık nedeniyle insanlar toplu şekilde ölmekte. Yeni normale hoş geldiniz.
Helene Kasırgası’nın ABD’de bu kadar büyük ölçekli bir yıkıma neden olması beklenmiyordu fakat sonuçları ölümcül oldu. Bunun temel nedeni iklim değişikliğine bağlı olarak aşırı ısınan okyanuslarda görülen buharlaşma. Buharlaşan su kasırgaların yıkıcı etkisini hem rüzgar şiddeti hem de yağış miktarı anlamında artırıyor.

Helene’in ardından Gulfport (Fotoğraf: Mike Carlson)
Nitekim: Helene nedeniyle yaşanan can ve mal kayıplarının çoğu kıyı bölgelerde değil, sellerin oluştuğu ABD’nin iç bölgelerinde oldu. Çok da etkili olmayacağı düşünülen bir kasırga, bir anda, 2005’te 1800’den fazla kişinin ölümüne neden olan Katrina Kasırgası’ndan sonra en fazla ölümün yaşandığı kasırgaya dönüştü. Kasırgadan etkilenen Kuzey Carolina Eyaleti İklim Bürosu, Helene’in bir “canavar fırtına” olduğunu ve eyaletin batısı için neredeyse “en kötü senaryonun” gerçekleştiğini açıkladı.
Bu konular hakkında biraz okuyanlar bilir: İklimle uğraşan bilim insanları verilere dayanarak bazı öngörülerde bulunur. Bu öngörüler aracılığıyla çeşitli senaryolar hazırlanır ve bilim insanları, genelde hem bilimsel yanılma payı nedeniyle hem de insanları paniğe sürüklememek için biraz “ihtiyatlı” davranır.
Helene, ABD’de altı eyaleti etkiledi. Bunlar arasında bulunan Kuzey Carolina’da kasırga öncesinde zaten günlerden beri yağmur yağmaktaydı. Toprak yağmura doymuştu. Tennessee Eyaleti’ne bağlı Erwin’de de sel nedeniyle bazı kişiler bir hastanenin çatısında mahsur kalmıştı. Helene’in taşıdığı nemin bu bölgedeki dağlara çarpmasıyla birlikte üç günde düşen toplam yağış 76 santimetreyi buldu. Elbette bu kadar yoğun bir yağış bütün bir bölgede nehirlerin taşmasına, toprak kaymalarına ve çamur sellerine neden oldu.
Öyle ki: Birçok nehrin, tarihte kaydedilmiş en yüksek seviyenin onlarca santimetre üstüne çıktığı görüldü. Köprüler yıkıldı, yollar yok oldu. Helene’in ABD bütçesine verdiği zararın 160 milyar dolar olduğu öngörülüyor. Yüzbinlerce eve bir haftayı aşkın bir süre elektrik verilemedi. Hâlâ kayıp olan, cesedi bulunamayan insanlar var.
Bunun yanında: Gözden kaçırılan bir unsur da bu tarz iklim felaketlerinde yaşanan can ve mal kayıplarının hesaplanmasındaki yanlışlık. Yapılan bir çalışmada 1930’dan bu yana ABD’yi vuran 500’den fazla tropik kasırgada ölenlerin sayısının toplam 5,7 milyon civarında olduğu ortaya çıktı. Her bir kasırga nedeniyle ortalama 11.000 kişinin öldüğü anlamına gelen bu sayı, elbette resmî rakamların çok üzerinde.
Bir başka deyişle: Bu tür felaketler sadece o anda doğrudan değil, yıllara yayılan dolaylı yollarla da ölümlere neden oluyor. Bu ölümler genelde toplumun en kırılgan kesimlerinde, örneğin çocuklarda, yaşlılarda, etnik azınlıklarda ortaya çıkıyor ve strese bağlı nedenlerle ortaya çıkan kanser veya kalp rahatsızlıklarından kaynaklanıyor.
“ABD’deki kasırgadan bana ne?” diyebilirsiniz. Hatta belki “İyi oluyor, dünyaya çektirdiklerinden sonra hak ettiler” bile diyorsunuzdur.
Ancak iklim değişikliği bizden uzakta bir yerlerde, örneğin sadece ABD’de veya kutuplarda görülen bir kriz değil. Birbirine bağlı birçok sistemin aynı anda çökmesi söz konusu. 2021’de ülkemizin güneyinde yaşanan ve Marmaris, Bodrum, Köyceğiz ve Manavgat’ı küle döndüren, 40 kişinin ölümüne neden olan yangını hatırlıyorsunuzdur. Daha önce de bölgede yangınlar olmuştu ama böylesi görülmemişti. 2022’de bu sefer Pakistan’ı seller vurdu. Tarihte görülmemiş bu su baskınlarında ülkenin üçte biri su altında kaldı.

Bu sene Nisan ve Mayıs aylarında Brezilya’da yaşanan sellerde en az 169 kişi öldü, 150.000 bin kişi yaralandı ve 80.000’den fazla kişi evsiz kaldı. Dolayısıyla, dünyanın her yerinde etkileri görülen küresel bir sorundan bahsediyoruz. Doğru, insanlık tarih boyunca çok sayıda felaketle karşılaştı. Dünya savaşlarından salgınlara, depremlerden kuraklıklara büyük acılar yaşandı bu gezegen üzerinde ve hâlâ da yaşanmakta. Bugün Gazze’de, Lübnan’da, Ukrayna’da, Sudan’da, Yemen’de, Somali’de ve pek çok başka yerde yaşananlar ortada.
Fakat: İklim değişikliği nedeniyle karşı karşıya olduğumuz tehdit, bunların da ötesinde. Medeniyetimizin tümden çökmesi söz konusu. İnsanlık olarak daha önce hiç böyle bir tehditle karşılaşmamıştık.
Bugün artık görüyoruz ki iklim değişikliği, ekolojik bir kriz olmanın ötesinde, aynı zamanda bir ekonomi, toplum, siyaset ve kamu sağlığı krizi. Bir başka deyişle, etkileri her alana yayılan, müesses dünya görüşlerine ve yönetici seçkinlere yönelik itimadı sarsan bir genel kriz. ABD gibi her anlamda güçlü, dünyanın en büyük ekonomisine sahip ve köklü bir devletin bile, iklim değişikliğinin sonuçlarından yalnızca biri olan bir kasırgaya karşı yeterli direnci gösteremediğine tanık oluyoruz.
Bunun yanında: Şimdi bir de Milton’ın yarattığı yıkıma direnmeleri gerekecek. Helene’in de Milton’ın da yaralarını sarmak milyarlarca dolar ve aylar, hatta yıllar alacak. Ölenlerse geri gelmeyecek.
Sormamız gereken soru: “ABD’ye bunu yapan, bize neler yapmaz?” Üstelik Türkiye dünyanın iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek coğrafyalarından birinde bulunuyor. Bölgesel iklim modelleri, önümüzdeki yıllarda, içinde bulunduğumuz Doğu Akdeniz Havzası ve Ortadoğu’da ortalama sıcaklığın dünyanın geri kalanına göre daha fazla yükseleceğini ve sıcak hava dalgalarının sayısının ve gücünün artacağını öngörüyor.

Belki ABD’deki gibi kasırgalarla değil, ama kuraklık ve sıcak hava dalgalarıyla sınanacağız. Bunlara aniden bastıran aşırı yağışlar ve seller de eklenecek. İklim değişikliği orman yangınlarının boyutunu artıracak ve süresini uzatacak. Yıllara yayılan kuraklıklar özellikle İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da tarımı ve hayvancılığı vuracak.
Yeşil alanların gittikçe azaldığı ve gittikçe betona gömülen şehirler, sıklığı ve süresi artan sıcak hava dalgalarında “sıcaklık adası” yaratacak. Binlerce kişi birkaç gün içinde ölecek. Kalp hastalıkları ve sıcak çarpması vakalarındaki artış nedeniyle sağlık sistemi, klimaların aşırı kullanımı nedeniyle de elektrik sistemi çökecek.
Eğer acilen önlem alınmazsa tüm bunların olacağını biliyoruz, aynı şu anda Florida’yı Milton Kasırgası’nın vuracağını önceden bildiğimiz gibi. Soru, bu olacaklara karşı yeterli önlemin alınıp alınmadığı. İktidarın, sera gazı salımlarını bırakın azaltmayı, her gün daha da artırdığı, yıllardan beri bir iklim kanunu kabul etmediği ve sağlık altyapısına değil de inşaatlara yatırım yaptığı bir ortamda bu soruya olumlu bir cevap vermek ne yazık ki mümkün değil. Bir gün iklim değişikliği bizi de aynı Helene gibi vurduğunda sorumlu, o gün iktidarda olacak olanlar değil, bugün iklim değişikliğine karşı harekete geçmeyenler olacak.